3 Şubat 2017 Cuma

Cahit Öztelli - Karacaoğlan

Cahit Öztelli - Karacaoğlan
Hayatı Sanatı Şiirleri

…bir söylentiye göre, Karacaoğlan, Kozan’a bağlı Feke ilçesinin Gökçe köyündendir. Öte yandan, Barak Türkmenleri de onu kendi soylarından sayarlar.  Kilis’in Musabeyli Türkmenleri de kendilerinden olduğunu ileri sürerler.

Söylentilerden biri de, Tarsus’taki Ashab-ı Kehf mağarasına girip bir daha çıkmadığı, yâni intihar ettiğidir.

Radlof’un yazdığına göre, Karacaoğlan Belgradlıdır. Asıl adı Simayil’dir.

Benim araştırmalarıma göre Karacağlan’ın mezarı İçel’in Mut ilçesinin Çukur köyünde bir tepe üzerindedir. Bu tepenin karşısındaki başka bir tepeye de Karacaoğlan tepesi denmektedir. Karakız ile şairimiz arasında bir aşk macerası varmış. (s. 4)

(17. yüzyılda yapılan Bağdat seferine atıf yapan bir destanı ve başka şiirleri örnek gösterilerek şairin 17. yüzyılda yaşadığı söyleniyor; s. 5-6)

Manzumelerinden anlaşıldığına göre, Konya, Karaman, İçel, Hama, Halep, Mısır.
Tokat, Bor, Ankara, Aydın, Adana, Diyarbakır, Kayseri, Mardin, Bursa gibi illerde gezmiştir. Tuna boylarından ve Avusturya savaşlarından bahsettiğine göre, Rumeli’ye de geçmiş olmalıdır.

Karacaoğlan yalnız yeryüzü güzellerini sevmiş, gerçek aşkı yaşamıştır. Derin bir yaşama sevinci vardır. Fakat hayatından uzandığı da olur. Zamanından şikâyetleri de vardır. Bazen sevgililerinin vefasızlığı onu umutsuzluklara düşürür. (s. 7)

Kul Mehmed’in bütün şiirleri türlü bakımlardan Karacaoğlan’ınkilere benzemektedir.

Halk zevkini kuvvetle tem sil eden Karacaoğlan, halk şiir geleneğine sadık kalmıştır. Onun eserleri arasında aruzla yazılmış tek bir şiire rastlanmaz.
Şimdiye kadar ele geçen manzumeleri arasında en çok koşma ve semailer yer tutar. Epeyce de türküsü varsa da destanları pek azdır.
Dili sade ve teklifsizdir. Pek az yabancı kelime kullanır. Bunlar da asıllarını kaybetmiş Türkçeleşmiştir. Türkçe sözlerin önemli bir kısmı yerli bir özellik taşır. Sanki Karacaoğlan’a ait bir sözlük vardır. Bu bakımdan onun şiirlerini bir dil haznesi saymak yerinde olur. Karacaoğlan’ın şiirlerini tanımada en iyi ölçütlerden biri de dilinin sadeliği, arılığı olduğu kadar, Güney illerine mahsus sözleri çokça kullanmış olmasıdır. (s. 11)

1
Dinleyin ağalar zamane azgın
Yiğidin başında döner bin kuzgun
Tohumu almış da tarlası bozgun
Yiğit de ne desin day' olmayınca

Söylerim söylerim sözümden almaz
Nideyim cahildir halimden bilmez
Bu dostluğun senin boyuna sürmez
Anadan atadan soy olmayınca

Amana da deli gönül amana
Kalmadı iyi gün devr-i zamana
Cevheri de denk ettiler samana
Yük masnıtı bulmaz tay olmayınca

Karac'oğlan der ki yiğitler över
Açılmış meyvanın dalını eğer
Güzelin kıymeti bin altın değer
N'etmeli güzeli huy olmayınca
(s. 17)

10
Sabahtan uğradım ben bir güzele
Görünce aklımı verdim talana
Leylağı sümbülü hep bile yetmiş
Cennet kokuları vardır alana

Gökyüzünde meleklerin pîrisin
Yeryüzünde arların balısın
Yeni açmış has bahçenin gülüsün
Kömür gözlüm kıymetini bilene

Selâm verdim selâmımı alman mı
Ben seninim sen de benim olman mı
Al yanaktan bir bergüzar vermen mi
Seni diye özleyip de gelene

Dinle dilber dinle sanadır sözüm
Dost yanında kıymetimiz yok bizim
İnsafa gel bir çift şeftali lâzım
Gece gündüz hayalinle gezene

Karac'oğlan der ki Yandım yaralı
Aşk elinden yüreciğim bereli
Ak gerdanda çifte benler sıralı
Kız ne diyon şu derdinden ölene
(s. 24)

30
Ala gözlü nazlı dilber
Sen d'olasın benim gibi
Zülfü dökük boynu bükük
Sen d'olasın benim gibi

Bahçende güller bitmesin
Dalında bülbül ötmesin
Kapından cerrah gitmesin
Sen d'olasın benim gibi

Gül yerine diken bitsin
Kuş yerine baykuş ötsün
Gözün yaşı sele gitsin
Sen d'olasın benim gibi

Karac'oğlan der dert gibi
Yanar yüreğim od gibi
Bir ok yemiş boz kurt gibi
Sen d'olasın benim gibi
(s. 39-40)

56
Sonunu yokladım sonu yol imiş
Yürü yalan dünya senden usandım
Çok emekler çektim hepsi zay oldu
Cesedin içinde candan usandım

Ağırdır kalkmıyor yükümün tayı
Demirdir çekilmez feleğin yayı
Aradım cihanda nazlı yar deyi
El içinde olan sözden usandım
Kazalı kavgalı şu benim başım
Yüklendi barhanam kaldı kardaşım
Her daim akıyor gözümden yaşım
Ağlama gözlerim senden uzandım

Karacaoğlan der ki bize ne oldu
Koynumuz köpüklü kan ile doldu
Saatim ay oldu günüm yıl oldu
Gelip geçen kara günden usandım
(s. 58-59)

123
İndim seyran ettim Firengistan'ı
İlleri var bizim ile benzemez
Levin tutmuş goncaları açılmış
Gülleri var bizim güle benzemez

Göllerinde kuğuları yüzüşür
Meşesinde sığınları böğrüşür
Güzelleri şarkı söyler çığrışır
Dilleri var bizim dile benzemez

Gelip seyrederler Karadeniz'i
Kanları yok sarı sarı benizi
Övün etmiş kara etli domuzu
Dinleri var bizim dine benzemez

Akılları yoktur küfre uyarlar
İmanları yoktur cana kıyarlar
Başlarına siyah şapka giyerler
Beğleri var bizim beğe benzemez

Karac'oğlan der ki dosta darılmaz
Hasta oldum hatırcığım sorulmaz
Vatan tutup bu yerlerde kalınmaz
İlleri var bizim ile benzemez
(s. 111)

---
Varlık Yayınları

4. baskı, Kasım, 1959

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder